17 Ağustos Depremi
17 AĞUSTOS DEPREMİNİN 24. YILI…
Depremler birer afet değil, doğa olayıdır. Aslında “tabii afetler” derken bunu kastederiz. Ancak, bu tabiat olaylarına karşı önlem almamanın suçunu atabilmek için de bunu afet olarak tanımlamaya çalışırız.
Bilimin geldiği bu aşamada, depremin nerelerde ve ne boyutta gerçekleşeceğini artık biliyoruz. “Şimdilik” bilemediğimiz tek şey ne zaman olacağını günü gününe tarihlendirememektir.
Ülkemizin geneli incelendiğinde, küçük bir kısmı hariç bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeği ile karşı karşıyayız. O halde tüm bilim insanlarımızı seferber ederek ülkemizin her metrekaresinin depremselliğini ortaya koymalı, kapsamlı ve katılımcı bir planlama ile tarım, orman ve diğer alanları belirledikten sonra konut ve iş yerlerini tespit etmeli, her yer için ayrıntılı bir yapı tekniğini ortaya koymalı ve bunu hiçbir taviz vermeksizin uygulamalıyız. Bunu en iyi şekilde yerine getiren ülkelerin deneyimlerinden de mutlaka yararlanmalıyız.
GEÇTİĞİMİZ YÜZYILDA MEYDANA GELEN ERZURUM, ERZİNCAN, BİNGÖL, DİYARBAKIR, VAN VE MARMARA DEPREMLERİNİ UNUTURSAK KAHRAMANMARAŞ MERKEZLİ DEPREMLERDE NİYE BU KADAR CAN VE MAL KAYBI YAŞADIĞIMIZI ANLARIZ.
Büyük ATATÜRK, “Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir…” demiştir. Büyük Önderimizin bu muhteşem vizyonundan uzaklaşmamalıyız.
Bu bakış açısıyla Marmara Depreminde ve diğer depremlerde hayatlarını kaybedenleri bir kez daha rahmetle anıyoruz. Mekanları cennet olsun.
Mustafa ALPAR
Kayserililer Yardımlaşma, Dayanışma ve
Kültür Derneği Genel Başkanı