3 OCAK MERSİN’İMİZİN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞ GÜNÜ
KUTLU OLSUN
20.yüzyılda emperyalizmin en önemli güçleri İngiltere, Fransa ve İtalya idi kuşkusuz.
Yunanistan, ekonomik ve siyasal bakımdan emperyalist bir ülke değildi, ancak emperyalizmin
dünyadaki en önemli uşaklarından birisiydi elbette.
Sevr Anlaşmasından sonra ülkemizin İstanbul ve çevresini İngiltere, Ege Bölgemizi
İngilizlerin uşağı Yunanistan, Güney illerimizi İtalya, Çukurova ve Güneydoğu Anadolu’muzu
da Fransızlar işgal etmişlerdi.
Tarihi şan ve şereflerle dolu olan Türk Milletinin en önemli özelliklerinin başında
elbette esareti yaşamaması gelir. Türkler, esir düşmektense ölmeyi her zaman yeğ tutarlar. Bu
sebeple İstanbul’da, Marmara, Ege, Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Karadeniz ve İç
Anadolu bölgelerimizde her yerde müdafaa-i hukuk cemiyetleri kuruldu. Ve kısa bir sürede bu
cemiyetler Kuvayi Milliyeye dönüştüler. Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919’da, Samsun’a hareket
ederken, düşündüğü tek şey Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini birleştirmek,
irade-i milliyeyi hakim, kuvayi milliyeyi amil kılmaktı. Samsun, Havza, Amasya, Erzurum
Kongresi ve Sivas Kongresinden sonra Ankara’ya giderken 24 Aralık 1919’da Kırşehir’de
Gençler Derneğinde konuşma yapmıştı. Büyük Vatan Şairi Namık Kemal’in bir şiirinin;
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok imiş kurtaracak bahtı kara maderini”
Şeklindeki dizelerini şu şekilde okumuştur:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Elbet bulunur kurtaracak bahtı kara maderini”
Buradaki bahsettiği kurtarıcı kendisi değildir. O hiçbir başarısını kendisine mal
etmemiştir. Nitekim büyük önder “Hayatta yegane üstünlüğüm Türk olarak doğmamdır.
Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk
olarak dünyaya gelmemdir.” demiştir. Burada bahsettiği kurtarıcı da büyük Türk Milletidir
elbette. Çünkü bu sözleri, İstanbul’dan hareket ederken değil, Samsun, Amasya, Erzurum,
Sivas. Kayseri, Hacıbektaş günlerinden sonra Kırşehir’de söylemiştir.
Bu genel bağlam, Mersin ve Tarsus’ta da kendini göstermiştir.
Yzb. Emin Resa, Yzb. İbrahim, Bnb. İhsan, Bnb. Çeçen Osman, Yzb. Muhittin, Bnb.
Ethem, Y. Ütğm. S. Fikri, Yzb. Yaşar, Bnb. İsmail Ferahim , Yzb. Mustafa Tevfik
komutasındaki müfrezeler, Mersin ve Tarsus’ta faaliyette bulunan kuvayi milliye hareketleri ile
birlikte vatan savunması yapıyorlardı. Bu hareketleri kendi köy ve kasabalarında örgütleyenler
arasında Süleyman Fikri Bey, H. Yahya Efendi Zade Emin Bey, Âlim Bey, Tollu Zâde Mehmet
Hulusi Bey, Hacı Yusuf Zâde İsa Bey, Molla Efendi Zade Şakir Bey, Ballı Hacı İbrahim Bey,
Hakkı Bey, Hacı Ahmet Bey, Gök Molla Mustafa Bey, Dereli Molla Mustafa Bey, Molla
Süleyman Bey, Molla Hacı Resul Bey, Mehmet Kâhya, Şıh Mehmet Oğlu Abdullah Bey, Halim
Beyzade Salih, Ömer Lütfi (Koç) Bey, Hacı Sakar Ömer Bey, Ali Kâhya, Güllü Fakı Mehmet
Bey, Ahmet Kâhya, Halil Bey, Hutağa, Hacı Fakı ilk aklımıza gelenler. Hepsini saygıyla,
şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde ihtiramla eğiliyoruz.
Bu ülke, bu Mersin bize piyangodan çıkmadı. Biz bu Cumhuriyeti kolay kurmadık. Kan
verdik, can verdik, bir nesil verdik, böylece bu toprakları vatan eyledik. Dün olduğu gibi bugün
de vatanımızı kanımız, canımız pahasına koruma; gözbebeğimiz olan Cumhuriyetimizi sonsuza
değin yaşatma azim ve kararlılığındayız.
MERSİN’İN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞUNUN 101. YILDÖNÜMÜ
KUTLU OLSUN…
Mustafa ALPAR
Kayserililer Yardımlaşma, Dayanışma
Ve Kültür Derneği Başkanı